behçet hastalarının buluşma noktası
  MEDYADAKİ HABERLER
 

Behçet Hastalığı Görme Kaybına Yol Açabilir?

Üveit Belirtileri İlk kez 1937’de Ord. Prof Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan Behçet hastalığı gözlerde üveit hastalığına yol açmakta ve tedavi edilmediği takdirde görme kaybına neden olabilmektedir.

Behçet hastalığı göz dışında, cilt, eklemler, sindirim ve sinir sitemi, büyük damarlar gibi çeşitli sistemleri tutabilen , temelde bir damar iltihabıdır. En çok görüldüğü ülkeler, ipekyolu kuşağı dediğimiz, Akdeniz ülkeleri, Türkiye, Japonya, İsrail gibi ülkelerdir ve anlaşılacağı gibi genetik etkenler çek belirgindir. Tedavi edilemediği dönemlerde 2-3 yıl içinde körlükle sonlanan bir hastalıktır. Günümüzde hastalık daha iyi anlaşıldığı için ve immunosupresif (bağışıklık sistemini baskılayıcı) tedavi seçenekleri genişlediğinden, %80 oranında başarı sağlanmaktadır.

 




GAZETE HABERİ

www.anadolusaglik.org/images/basinda/2009/ZAMAN_15.08.2009.jpg

GAZETE HABERİ

images.google.com.tr/imgres


GAZETE HABERİ
images.google.com.tr/imgres




Gaziantep'te 16 yıl önce yakalandığı Behçet hastalığı sebebiyle 9 yılda 8 ameliyat geçirmesine rağmen halen iyileşemeyen 29 yaşındaki 2 çocuk babası Murat Gündoğan, hayırseverlerin yardımını bekliyor.


Gaziantep'te 16 yıl önce yakalandığı Behçet hastalığı sebebiyle 9 yılda 8 ameliyat geçirmesine rağmen halen iyileşemeyen 29 yaşındaki 2 çocuk babası Murat Gündoğan, hayırseverlerin yardımını bekliyor.

Araban ilçesi Yenialtıntaş Mahallesi'nde ağabeyi Cumali Gündoğan'a ait tek odalı toprak evde, 4 aylık oğlu Cumali ve 2 yaşındaki kızı Zeynep ile eşi Yüksel Gündoğan ile birlikte yaşayan Murat Gündoğan, her geçen gün daha az görmeye başladığını belirtti. Tedavi için Ankara Ulucanlar Göz Bankası Hastanesi'ne her ay düzenli olarak gidip tedavi görmesi gerektiğini kaydeden Gündoğan, "Maddi imkanım olmadığı için 8 aydır hastaneye de gidemiyorum. 3 ayda bir görme engelli maaşı olarak 550 TL alıyorum, bunun

dışında hiç bir gelirimiz yok. Behçet hastalığının gözlerimi tamamen kör etmeden Ankara Ulucanlar Göz Bankası Hastanesi'ne tedavi için refakatçimle birlikte düzenli gidip gelerek hastalığımın şu anki durumda dondurulması ve ilerlememesi için gerekli olan yol masrafları ve ailemin geçimi için acil yardım bekliyorum" dedi.

16 yıl önce yakalandığı Behçet hastalığından kurtulup sağlığına kavuşmak için yoksulluk içinde yaşam mücadelesi verdiğini ifade eden Murat Gündoğan, şunları anlattı:

"16 yıl önce yakalandığım Behçet hastalığından kurtulmam için gerekli olan tedavimi parasızlık yüzünden düzenli olarak yapamadığım için gözlerim görme özelliğini yavaş yavaş yitiriyor. Behçet hastalığının gözüme yaptığı etki nedeniyle görme zorluğu çekiyorum, gözlerim 10 santimetreden ötesini görmüyor. 16 yıl önce yakalandığım Hastalığım sebebiyle Gaziantep Devlet Hastanesi'ne yatarak 3 yıl tedavi gördükten sonra Ankara Ulucanlar Göz Bankası Hastanesi'ne sevk edildim. 9 yıl da Ankara'da gördüğüm tedavi

süresi içinde 2 defa katarakt 6 defa da göz tansiyonundan ameliyat oldum. Ankara Ulucanlar Göz Bankası Hastanesi'nde 9 yıl içinde toplam 8 ameliyat geçirdim. Ankara'ya gidip gelecek param olmadığı için Araban Kaymakamı Orhan Balcı ile görüşerek hastalığımla ilgili bilgiler verdim ve Kaymakam Balcı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan 200 TL para yardımı yaptı. Ancak bu yardımla Ankara'ya gidip gelmem mümkün değil. Tedavim için Ankara'ya gidiş dönüş ve diğer masraflar için gerekli olan parayı

bulamazsam şimdi çok az gören gözlerim tamamen kör olacak. 4 aylık ve 2 yaşında iki çocuğum ve eşim, bir ekmeğe muhtaç yaşıyoruz. Gözümün tedavisi için Ankara'ya yol parası ve ailemin geçimi için ekmek parasına ihtiyacım var, bana yardım yapacak hayır sahiplerinden yardım bekliyorum."    

17 Aralık 2009






Halk Tarafından Bilinmeyen Behçet Hastalığı Sakat Bırakıyor
Halk Arasında İpek Yolu Hastalığı Olarak da Bilinen Behçet Hastalığı, Toplumda Yeterince Tanınmadığı İçin Çoğu Zaman İhmal Ediliyor. Hastalığın Tedavisinde Geç Kalınması Halinde Körlük, Dirençli Eklem İltihapları, Ani Bilinç Kayıpları ve Felç Gibi Rahatsızlıklar Görülebiliyor. 

Haber Yayın Tarihi: 05.08.2009 11:35

Resmi büyütmek için tıklayın

 
Halk arasında İpek Yolu hastalığı olarak da bilinen Behçet hastalığı, toplumda yeterince tanınmadığı için çoğu zaman ihmal ediliyor. Hastalığın tedavisinde geç kalınması halinde körlük, dirençli eklem iltihapları, ani bilinç kayıpları ve felç gibi rahatsızlıklar görülebiliyor.

Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, Behçet Hastalığı'nın vücuttaki birçok doku ve organ sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalık olduğunu açıkladı. Türkiye'de erkeklerde daha sık görülen bir rahatsızlık olduğunu kaydeden Dr. Öktem, çoğunlukla 20-30'lu yaşlarda başladığını bildirdi.

Hastalığın erken tanı ve tedavisinde başarılı sonuçlar alınmasına rağmen halk arasında çok fazla bilinmeyen Behçet Hastalığı'nın tedavisinde geç kalınması halinde kalıcı sağlık sorunlarının ortaya çıktığını dile getiren Öktem, bu hastalarda birçok organın işin içine girdiği için, hastanın ilk önce ilgili organlarla ilişkili hekimlere gittiğini hatırlattı. Behçet şüphesi olan hastaların hem tanının konması, hem de tedavinin düzenlenmesi için romatoloji uzmanına yönlendirildiğini ifade eden Öktem, Behçet Hastalığı'nın birçok hekim grubunun ortak çalışmasını gereken bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı.

Behçet Hastalığı'nda en belirgin yakınmaların ağız içinde sık ve çok miktarda olan aft, cinsel organlarda tekrarlayan yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmaları olduğunu kayeden Öktem, bunun yanı sıra gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren, görme tabakasında iltihaplanmanın önemli bulgular arasında yer aldığını açıkladı.

Hastalığın geç fark edilmesi ve iyi tedavi edilmemesi durumunda körlüğe neden olabileceğini belirten Öktem, "Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi belirtiler yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart tedavilere dirençli eklem iltihabı, sakatlığa neden olabiliyor. Hastalarda, omurga boyunca ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma sorunları ile birlikte görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç organları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Tıkanıklık beyin damarlarında ise ani bilinç kaybı ve felç bulgularına yol açabiliyor. Barsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif bulgular görülüyor." dedi.

Behçet Hastalığı'nın, birçok sistemde yakınmaya neden olurken, tüm bulguların aynı anda ve aynı kişide olmayabileceğine dikkat çeken Öktem, bazı hastaların hafif cilt bulgularıyla yıllarca sorunsuz yaşamasına rağmen, bazı hastaların görme kaybı ve damar tıkanıklıkları nedeniyle yaşamı tehdit eden sorunlarla karşılaştıklarını aktardı. Bu nedenle hiçbir Behçet hastasının bir diğerine tam anlamıyla benzemediğini hatırlatan Öktem, her insanda hastalığın çok farklı seyir gösterdiğini söyledi. Hastalığın ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara yol açmasına rağmen, ilerleyen yıllarda daha selim olma eğilimi gösterdiğini ifade eden Öktem, yıllar içinde hastalık aktivitesinde değişkenlik olabildiğini, ilkbahar mevsiminde yakınmaların arttığı dile getirdi.

Behçet hastalığının bilinen ve kanıtlanmış en önemli nedeninin genetik bir yatkınlık taşınması olduğunu anlatan Öktem, Özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 denen bir genetik molekülün Behçet hastalığına yakalanma riskini artırdığı söyledi. Hastalığın diğer adını aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlanmasının nedeninin de bu ülkeler arasında evliliklerin sık olması ve genetik yapının karışması olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Öktem, "Genetik yatkınlığı olan ve ailesinde Behçet Hastalığı olan kişilerde geçirilen enfeksiyonlar hastalığı başlatıcı faktör olabiliyor. Bu hastalığın tanısını koymak bazen kolay, bazen ise çok zor oluyor. Hastanın yakınmaları ve ayrıntılı sorgulama büyük önem taşıyor. Çünkü hastalar, bazı bulguları dikkate almadıkları için söylemeyebiliyorlar. Tek tek her bulgunun olup olmadığının sorulması gerekiyor. Tanı koymak için bir takım kriterler değerlendiriliyor. Maalesef genetik molekül tespiti dışında tanı koydurucu özel bir laboratuvar testi bulunmuyor. Paterji testi olarak isimlendirilen bir deri testi tanıya yardımcı oluyor. Bu testin pozitif olması tanıyı destekliyor ama negatif bulunması hastalık yok anlamına gelmiyor. Yani bu hastalığın tanısının konması bu konuda mutlak deneyimli bir uzman gerektiriyor." diye konuştu.

Hastalığın tedavisi hakkında da bilgi veren Öktem, tedaviyi belirlerken tamamen hastalığın şiddetine ve organ tutulumlarına göre hareket edildiğini açıkladı. Cilt bulguları ile sınırlı hafif bir hastalık varsa tekli ve basit ilaçlar kullanmanın yeterli olduğunu kaydeden Öktem, "Beyin, damarlar, göz gibi organlarda yakınma varsa o zaman çok daha karmaşık ve özel ilaçlar kullanmak gerekiyor. Çünkü tedavi edilmeyen göz iltihapları körlüğe neden olabiliyor. Damar tıkanıklığı ve beyin tutuluşu yaşamı tehdit edebiliyor ve daha ciddi bir tedavi gerektiriyor. Böyle durumlarda birkaç ilacın bir arada kullanılması gerekiyor. Hastanın yakın ve sık izlenmesi gerekiyor." dedi.

(CİHAN HABER)
 

Teşhiste geç kalınan Behçet hastalığı sakat bırakıyor  
Halk arasında İpek Yolu hastalığı olarak da bilinen Behçet hastalığı, toplumda yeterince tanınmadığı için çoğu zaman ihmal ediliyor. Hastalığın tedavisinde geç kalınması halinde körlük, dirençli eklem iltihapları, ani bilinç kayıpları ve felç gibi rahatsızlıklar görülebiliyor.
 

Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, Behçet hastalığının vücuttaki birçok doku ve organ sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalık olduğunu açıkladı. Türkiye'de erkeklerde daha sık görülen bir rahatsızlık olduğunu kaydeden Dr. Öktem, çoğunlukla 20'li-30'lu yaşlarda başladığını bildirdi.

Hastalık, erken tanı ve tedavisinde başarılı sonuçlar alınmasına rağmen halk arasında çok fazla bilinmiyor. Behçet hastalığının tedavisinde geç kalınması halinde kalıcı sağlık sorunlarının ortaya çıktığını dile getiren Öktem, bu hastalarda birçok organ işin içine girdiği için, hastanın ilk önce ilgili organlarla ilişkili hekimlere gittiğini belirtti. Behçet şüphesi olan hastaların hem tanının konması, hem de tedavinin düzenlenmesi için romatoloji uzmanına yönlendirildiğini ifade eden Öktem, Behçet hastalığının birçok hekim grubunun ortak çalışmasını gerektiren bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı.

GEÇ FARK EDİLİRSE KÖRLÜĞE SEBEP OLUYOR

Hastalığın geç fark edilmesi ve iyi tedavi edilmemesi durumunda körlüğe sebep olabileceğini belirten Dr. Selda Öktem, "Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi belirtiler yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart tedavilere dirençli eklem iltihabı, sakatlığa sebep olabiliyor." dedi. Öktem şu bilgileri verdi: "Hastalarda, omurga boyunca ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma sorunları ile birlikte görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç organları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Tıkanıklık beyin damarlarında ise ani bilinç kaybı ve felç bulgularına yol açabiliyor. Bağırsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif bulgular görülüyor."

Behçet hastalığı birçok sistemde yakınmaya sebep olurken, tüm bulgular aynı anda ve aynı kişide olmayabiliyor. Bazı hastalar hafif cilt bulgularıyla yıllarca sorunsuz yaşayabilirken, bazı hastalar görme kaybı ve damar tıkanıklıkları sebebiyle hayatî tehlike yaşayabiliyor. Ayrıca hastalık belirtileri ilk yıllarda şiddetli yakınmalara yol açarken, bu durum ileriki yıllarda hafifleyebiliyor.

Behçet hastalığının bilinen ve ispatlanmış en önemli sebebinin genetik bir yatkınlık taşınması olduğunu anlatan Selda Öktem, özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 denen bir genetik molekülün Behçet hastalığına yakalanma riskini artırdığını söyledi. Hastalığın diğer adını aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlanmasının sebebinin de bu ülkeler arasında evliliklerin sık olması ve genetik yapının karışması olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Öktem, "Hastanın yakınmaları ve ayrıntılı sorgulama büyük önem taşıyor." diye konuştu.

Hastalığın belirtileri neler?

Hastalık bulaşıcı değildir. Genelde 20'li 30'lu yaşlar arasında görülür. Behçet hastalığında en belirgin yakınmalar, ağız içinde sık ve çok miktarda olan aft, cinsel organlarda tekrarlayan yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmalarıdır. Bunun yanı sıra gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görme, görme tabakasında ve eklemlerde iltihaplanma da önemli bulgular arasında yer alıyor.

 

ZAMAN GAZETESİ

MUSA ÖZYÜREK KAYSERİ
15 Ağustos 2009, Cumartesi




      
    

 






07.05.2005   www.ajansbir.com

Türkiye´de Behçet Hastalığı´na yönelik özel takip bulunmuyor

CHP Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu, behçet hastalığı ile ilgili çalışmaları gündeme getirirken, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bu hastalıkla ilgili özel bir takibin yapılmadığını, her türlü sağlık kurumunda tedavinin sağlanabildiğini söyledi.

CHP Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu´nun, behçet hastalığı ile ilgili soru önergesini, Sağlık Bakanı Recep Akdağ yanıtladı. Baloğlu´nun, behçet hastalığı ile ilgili özel bir araştırma merkezi kurulup kurulmayacağına yönelik sorusunu cevaplayan Bakan Akdağ, hastalığın tahmini görülme oranının 10 binde 8 ile 37 arasında değiştiğini ve hangi bölgelerde daha yoğun görüldüğüne ilişkin bir araştırma yapılmadığını belirtti.
Bu hastalığın özel bir uzmanlık dalının hastalığı olmadığını, sıklıkla deri, göz, damar, nöroloji, romatoloji, gastroentereloji ile ilgili sorunlarla ortaya çıkan multidisipliner bir hastalık olduğunu kaydeden Akdağ, bazı tıp fakültelerinde özel çalışma grupları oluşturulduğunu, devlet hastaneleri başta olmak üzere, polikliniklerde de Behçet hastalarının takibinin yapılabildiğini bildirdi. Akdağ, ´Behçet Hastalığı ile ilgili olarak ülkemizde az sayıda araştırma yapılmasının yanında bu araştırmaların ülke genelini temsil özellikleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu araştırmalara dayanarak, hastalığın Türkiye´deki görülme sıklığının bugün için belirlenemeyeceği düşünülmemektedir´ dedi.
Baloğlu´nun, Diğer kamu kurumları ile birlikte Behçet hastalığı ile ilgili özel bir önlem alınıp alınmadığına yönelik sorusu üzerine de Bakan Akdağ, ´Hali hazırda Bakanlığımızla koordineli olarak diğer bakanlıklar ve belediyelerle yürütülen ortak bir çalışma bulunmamaktadır. Mevcut uygulamada Behçet Hastalığı´nın teşhisine yönelik ipuçlarının sağlık personeli tarafından erken tespit edilmesi ile hastalar takibe alınarak, ileri seviyede komplikasyonlar önlenmeye ve hastaların hayat kalitesi yükseltilmeye çalışılmaktadır´ dedi.

2007
Dr. Funda SAĞLAM,a Dr. Taner ÇAMSARIa
aNefroloji BD, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, İZMİR


Behçet Hastalığı, sistemik, inflamatif, vaskülitik, tekrarlayan, ve kronik bir hastalık olup vücudun istisnasız tüm doku ve organlarını tutabilmektedir. Behçet Hastalığın’da böbrek tutulumu sanıldığından daha sık olup karşımıza; glomerülonefrit, amiloidoz, böbrek damar tutulumu, interstisyel nefrit, ilaç tedavisinin komplikasyonları ya da genitoüriner anormallikler gibi diğer sorunlar olarak çıkabilir. Böbrek tutulumu açısından rutin idrar incelemesi yararlıdır. Amiloidoz yaşam süresini etkileyen prognoz belirleyicisi olması bakımından akılda tutulması gereken bir tanıdır. Amiloidoz, glomerülonefrit ve renovasküler tutulum iyi tanımlanabilen böbrek lezyonları iken, tedavileri Behçet Hastalığı’nın diğer organ tutulumlarına göre daha zordur. Behçet Hastalığı ile ilgilenen klinisyenlerin böbrek hastalığını hatırda tutarak bu açıdan izlemleri, böbrek tutulumunun gerçek prevalansının anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.

Yunanlar Behçet Hastalığını sahiplendiler
Tüm dünyada "Morbus Behçet" olarak bilinen Behçet Hastalığı'nı sahiplenen Almanya'daki Yunan doktorlara Türk meslektaşlarından tepki geldi. Yunanlar, Prof. Dr. Hulusi Behçet'in bulduğu hastalığa ısrarla Yunan doktor "Adamantiades"in adını ekliyorlar.
 
DÜNYA çapında "Morbus Behçet" olarak bilinen Behçet Hastalığı Almanya'daki Türk ile Yunan doktorlar arasında yeni bir tartışmaya yol açtı. İlk kez 1937 yılında Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanan ve bu Türk Tıp bilim adamının adı ile dünya Tıp literatürüne geçen hastalığı sahiplenen Yunan doktorların bu hastalığa "Adamantiades" ismini eklemeleri büyük tartışmalara yol açtı.
 
İSMİNİ DEĞİŞTİRDİLER
Yunanların bu hastalığı ilk olarak Yunan göz doktoru Benedictus Adamantiades'in araştırıp yayınladığını iddia ederek "Behçet-Adamantiades" ismini kullanmalarını eleştiren Giessen Üniversite Hastanesi kardiyoloji bölümü şefi Prof. Dr. Yaşar Bilgin "Bana muayeneye gelen bir hastamın elindeki evrakta "Behçet-Adamantiades" yazılı olduğunu görünce şaşırdım. Olayı araştırdım. Dessau Kliniği'nden bir Yunan doktorun "Deutsches Register Morbus Adamantiades-Behçet" adı altında bir dernek kurduğunu öğrendim. Doktoru aradığımda ise bana kaçamak cevaplar verip bu hastalığın aslında bir Yunan doktor tarafından bulunduğunu ve bu nedenle Almanya'da da bu ismin kullanıldığını bildirdi" dedi.
 
YUNANLAR ISRAR EDİYOR
Behçet hastalığı konusunda uzman olan Tübingen Üniversite Kliniği'nin Romatizma Merkezi koordinatörü Doç. Dr. İlhan Günaydın ise Behçet Hastalığı'nın ilk bulgularının M.Ö. 5. yüzyılda Hippokrat tarafından gözlemlenmiş ve daha sonra 18. yüzyıldan itibaren değişik hekimler tarafından da bildirildiğini söyledi. Günaydın "Yunanlı göz doktoru B. Adamantiades bir hastada Behçet Hastalığına benzer bulguları 1931 yılında yayınlamış, ancak bunun yeni bir hastalık olduğu konusunda her hangi bir bildiride bulunmamıştır. Daha sonra 1937 yılında Behçet Hastalığı ile ilgili bulguları tanımlayan ilk kişi Prof. Dr. Hulusi Behçet’tir. Hemen hemen tamamını Yunan’lı hekimlerin oluşturduğu bazı yazarlar, B. Adamantiades’in 1931 yılında yayınladığı bu tek bir vakadan dolayı bu hastalığın Adamantiades-Behçet olarak adlandırılmasında ısrar etmektedirler" diye konuştu.
 
KARŞI ÇIKALIM
Yunanistan dışında, tüm Avrupa’da hastalığın „Behçet Hastalığı' veya „Behçet Sendromu' olarak bilindiğini ve ilave olarak Yunan isminin kullanılmadığına dikkat çeken Doç. Dr. İlhan Günaydın "Almanya’da da Yunan doktorlar hariç hep „Morbus Behçet' terimi kullanılır" dedi. Yunanların „Adamantiades' ismini eklemelerini "Tamamen haksız ve etik olmayan bir durum" olarak değerlendiren Günaydın şöyle konuştu: Yunanlıların bu hastalığa ilave bir isim eklemeye hakları yoktur. Müdahale edecek kişiler bilim adamlarıdır. Zaten bu konuda değerli Türk Tıp bilim adamları çeşitli platformlarda Yunanların iddialarının asılsız olduğunu kanıtlamışlar ve bunu Yunanistan dışında tüm dünyaya kabul ettirmişlerdir. Bundan sonra yapılacak iş, çok çalışarak, bilimsel çevrelerde göstereceğimiz gayretle Yunanlı hekimlerin dünyada bu konuda kendilerine yandaş bulmalarını engellemektir".
 
KUTU
 
BEHÇET HASTALIĞI NEDİR?
Behçet Hastalığı (Behçet Sendromu), ağız içi ve genital organlarda tekrarlayan yaralarla seyredebilen, ayrıca göz, deri, eklem, damar ve sinir sistemini de tutabilen, nedeni bilinmeyen bir tür vaskülittir (damar iltihabi). Prof. Dr. Hulusi Behçet, ilk kez üç hastada ağızda ve genital bölgelerde tekrarlayan yaralar ve göz iltihabı ile seyreden bir hastalığı 1937 yılında Paris’te uluslarası bir dermatoloji toplantısında sunmuş ve aynı yıl „Dermatologische Wochenschrift' adlı dergide yayınlamıştır. Daha sonra aynı dergide bu konu ile ilgili bir makale daha yayınlamış ve nihayet 1947’de Cenevre Tıp Kongresinde Prof. Dr. Hulusi Behçet’in tanımladığı yeni hastalık „Morbus Behçet' adı ile Tıp literatürüne girmiştir.
 
HULUSİ BEHÇET KİMDİR?
20 Şubat 1889 İstanbul doğumlu Hulusi Behçet 1918'e kadar Edirne Askeri Hastanesinde dermatoloji uzmanı olarak çalışmıştır. Daha sonra Budapeşte ve Berlin Charité Hastanesinde çalışmış ve 1919 Ekim'de Türkiye'ye dönmüştür. 1933 senesinde Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniğine profesör seçilen Hulusi Behçet, Türk akademisinde profesör unvanını alan ilk kişidir.





 
  Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol